Top
0(212) 247 21 02

Boşanma Davasında Maddi ve Manevi Tazminat

 

Evliliğin sona ermesi durumunda kanunen düzenlenen birtakım şartlar mevcutsa kusursuz veya daha az kusurlu eşin diğer eşten maddi veya manevi tazminat talep etmesi mümkündür. Tazminat kararı maddi veya manevi bir zararın sonucudur. Maddi zarar, karşılığı maddi olarak hesaplanıp tanzim edilebilen bir zarardır. Manevi zarar ise, kişilik haklarına yönelik haksız bir saldırı sonucu o kişide yarattığı manevi olumsuzluklarını ifade eder. Boşanmada maddi ve manevi tazminat davası fer’i niteliğinde bir talep (ek talep) olduğundan boşanma davasının dava dilekçesiyle ya da bu davaya karşı davalı tarafından verilecek cevap dilekçesi ile açılabileceği gibi boşanma davası devam ederken de ayrı bir dava şeklinde açılması mümkündür. Bu durumda ya davaların birleştirilmesine ya da boşanma davasının tazminat davası için bekletici mesele yapılmasına karar verilir.

 

1-) Maddi Tazminat

Mevcut veya beklenen menfaatleri boşanma yüzünden zedelenen kusursuz veya daha az kusurlu taraf, kusurlu taraftan uygun bir maddî tazminat isteyebilir. (TMK 174/1)

Maddi Tazminat İsteyebilmenin Şartları;

– Evlilik birliğinin mahkeme kararı ile sonlandırılmış olması gerekir

Yargıtay 2. Hukuk Dairesi  Karar:2017/6785

Mahkemece boşanma kararı verildiğini bilen davalının, sosyal-kültürel durumu da gözetilerek kararın kesinleşmesini beklemesi gerektiği bilincinde olmaksızın kendisine yeni bir hayat kurmaya çalışmasının sadakatsizlik olarak değerlendirilemeyeceği sonuç ve vicdani kanaati ile tarafların ve toplumun evlilik birliğinden beklediği herhangi bir menfaatin kalmadığı anlaşıldığından davanın kabulüne, tarafların boşanmalarına kararı verilmiş ise de; toplanan delillerden, davalı erkeğin feragat tarihinden sonra başka bir kadınla yaşamaya başladığı ve sadakatsiz olduğu anlaşılmaktadır. Gerçekleşen bu durum karşısında boşanmaya neden olan olaylarda davalı erkek tam kusurludur. Gerçekleşen kusurlu davranışlar aynı zamanda kadının kişilik haklarına saldırı niteliğini taşımaktadır. Kadın yararına Türk Medeni Kanunu’nun 174/1-2 maddesi gereği maddi ve manevi tazminat koşulları oluşmuştur.

– Maddi tazminatı boşanma davasında ya da ayrı bir dava ile istenmiş olması gerekir,

– Boşanma ile zarar arasında uygun illiyet bağının bulunmalı yani yani boşanma sonucu tazminat talep eden zarara uğramış olmalıdır.

– Zararın hukuka aykırı bir eylem sonucu doğmuş olması gerekir.

– Maddi tazminatı isteyen tarafın diğer taraftan daha az kusurlu veya kusursuz olması gerekir. Kusurun azlığı tazminat hukukunun genel ilkelerine göre belirlenecek, tek başına boşanmaya neden olmayacak derecede kalmış davranışın oluşturduğu kusur, az kusur olarak değerlendirilebilir. Davacının az kusuru olması halinde maddi tazminat miktarı “kusur” oranında indirim yapılarak belirlenecektir.

– Kendisinden maddi tazminat istenen taraf kusurlu olmalıdır.

– Evlenme ve nişanlanma töreni için yapılan giderler ile verilen hediyeler boşanmanın fer’i niteliğinde bir hak ve alacak olmadığından maddi tazminat olarak istenemez.

– Evlilik birliğinin sona ermesiyle maddi tazminat isteyen tarafın, mevcut veya beklenen menfaati sona ermelidir. Yargıtay, beklenen yararları örneklerken; karı koca arasındaki mal rejimlerinin erken sona erdirilmesi, bir yardım sandığı yararlarından yoksun kalmayı örnek olarak göstermektedir. Beklenen menfaatler ise evlilik birliği devam etseydi ileride gerçekleşmesi beklenen ancak boşanma nedeniyle gerçekleşemeyecek olan menfaatlerdir. Örneğin boşanma yüzünden kaybedilen miras hakkı.

– Hükmedilecek tazminatın aleyhine karar verilen tarafın ödeme gücüne uygun olması gerekir.

Maddi tazminat talebini taraflar boşanma davası ile birlikte aynı dilekçede de isteyebileceği gibi, aynı anda boşanma davasından ayrı bir davada açabilir, ya da TMK’nın 178. maddesi uyarınca boşanma kararının kesinleştiği tarihten itibaren 1 yıl içinde açılacak davada da talep edilebilir. Bu şekilde açılacak davalarda görevli mahkeme Aile Mahkemeleridir. Yetkili mahkeme genel yetki kurallarına göre davalının ikametgahı mahkemesi olacaktır.

Ağır kusurlu eş maddi tazminat alamayacağı gibi eşler eşit kusurlu iseler de birbirlerinden maddi tazminat alamaz. Maddi tazminat miktarını hâkim talep miktarından fazla olmamak koşuluyla hakkaniyet, menfaat kaybı ve kusur oranına göre belirler.

Tazminat Neye Göre Belirlenir?

  • Toplumun genel yapısı ve yaşam koşullarına uygun olmalı,
  • Tarafların ekonomik olanaklar ve sosyal durumları,
  • Paranın alım gücüne,
  • Oturulan evin bulunduğu yer ve özellikleri,
  • Aile birliğinin barınma, beslenme ve eğitim gibi yaşamsal özellikleri,
  • Eşlerin iş durumları ve eşin çalışmasına izin verilip verilmediği,
  • Ortak malların idare edilişi,
  • Boşanma durumunda eşin sosyal güvenlik kurumundaki haklarından yoksun kalması,
  • İstenilen tazminatın başla bir yerden temin edilip edilemeyeceği, eşin tazminat talebince bir

gelirinin olup olmadığı,

  • İhlal edilen mevcut ve beklenen menfaatlerin kapsamı,
  • Eşin yeniden evlenme şansı ile tarafların ve boşanmaya neden olan olayların diğer özellikleri,
  • Davacı olan tarafın eşten istediği tazminatın gerçekçi ve amacına uygun olması,
  • Hakkaniyet ilkeleri göz önünde bulundurularak belirlenir.

 

Yargıtay 2. Hukuk Dairesi     2013/16320 E. 2014/6829 K.

 

“…2-Tarafların tespit edilen ekonomik ve sosyal durumlarına, boşanmaya yol açan olaylardaki kusur derecelerine paranın alım gücüne, ihlal edilen mevcut ve beklenen menfaatlerin kapsamına nazaran davacı kadın yararına hükmolunan maddi tazminat çoktur. Türk Medeni Kanunu’nun 4. maddesindeki hakkaniyet ilkesi ile Türk Borçlar Kanunu’nun 50. ve devamı maddeleri hükmü nazara alınarak daha uygun miktarda maddi tazminat (TMK.md.174/1) takdiri gerekirken yazılı şekilde hüküm kurulması bozmayı gerektirmiştir…” gerekçesiyle karar bozularak dosya yerine geri çevrilmekle yeniden yapılan yargılama sonunda mahkemece önceki kararda direnilmiştir.

 

Maddi tazminat toptan, irat (dönemsel gelir) ve ayın (mal) olarak ödenebilir. İrat şeklinde ödenmesine karar verilen maddi tazminat, alacaklı tarafın yeniden evlenmesi, taraflardan birinin ölmesi ile kendiliğinden kalkar. Alacaklı tarafın resmi olarak evli olmamasına rağmen fiili olarak başkası ile karı koca hayatı sürmesi ya da haysiyetsiz bir hayat sürmesi durumunda mahkeme kararı ile kaldırılabilir. (MK 176).  Taksitle ödenmesine karar verilemez. TBK’nın 99. maddesine göre taraflar arasında anlaşma olmadıkça maddi tazminatın yabancı para ile ödenmesine de karar verilemez.

 

İrat biçiminde ödenmesine karar verilen maddi tazminat aşağıdaki durumlarda ortadan kalkabilir ya da azaltılabilir:

– Alacaklı tarafın yeniden evlenmesi ya da taraflardan birinin ölümü halinde kendiliğinden kalkar.

– Alacaklı tarafın evlenme olmaksızın fiilen evliymiş gibi yaşaması, yoksulluğunun ortadan kalkması ya da haysiyetsiz hayat sürmesi halinde mahkeme kararıyla kaldırılır.

– Tarafların mali durumlarının değişmesi veya hakkaniyetin gerektirdiği hallerde iradın artırılması veya azaltılmasına karar verilebilir.

Faiz talep edilmiş ise, maddi tazminata karar verilmesi halinde, kararın kesinleşme tarihinden itibaren, hükmedilen bedel üzerinden faiz alınabilir. Hâkim, istem halinde, irat biçiminde ödenmesine karar verilen maddi tazminatın gelecek yıllarda tarafların sosyal ve ekonomik durumlarına göre ne miktarda ödeneceğini karara bağlayabilir.

 

2-) Manevi Tazminat

Boşanmaya sebep olan olaylar yüzünden kişilik hakkı saldırıya uğrayan taraf, kusurlu olan diğer taraftan manevî tazminat olarak uygun miktarda bir para ödenmesini isteyebilir. (TMK 174/2)

  1. Hukuk Dairesi         2019/6118 E. ,  2019/12831 K.

 

2- …davalı-davacı kadının ise eşine hakaret ve aşağılayıcı nitelikte “Sen erkek misin, şerefsizsin, seninle evlendiğime pişmanım” şeklinde sözler sarf ettiği gerekçesiyle her iki davanın kabulü ile tarafların boşanmalarına, kadın yararına aylık 300 TL tedbir nafakasına, karar kesinleştiğinde nafakanın yoksulluk nafakası olarak devamına, tarafların eşit kusurlu olmaları sebebiyle, kadının maddi ve manevi tazminat taleplerinin reddine karar verilmiştir.
Yapılan yargılama ve toplanan delillerden mahkemece tarafların kabul edilen ve gerçekleşen kusurlu davranışları yanında davacı-davalı erkeğin “Eşinin kız olmadığı yönünde söylenti çıkararak” eşini evden gönderdiği anlaşılmaktadır. Gerçekleşen bu durum karşısında boşanmaya sebep olan olaylarda; erkeğin ağır, kadının az kusurlu olduğunun kabulü gerekir. Bu husus gözetilmeden yanılgılı değerlendirme sonucu tarafların eşit kusurlu olduklarının kabulü doğru olmamış ve bozmayı gerektirmiştir.

Manevi Tazminat İsteyebilmenin Şartları;

– Boşanma kararı verilmiş olmalıdır.

– Manevi tazminat talep eden tarafın kişilik hakları zedelenmiş olmalıdır. 743 sayılı Kanun döneminde kişilik hakkının ağır surette ihlal edilmiş olması şartı aranmakta iken yürürlükteki kanuna göre bir ağırlık şartı öngörülmemiş ve yalnızca kişilik hakkının ihlal edilmesi yeterli görülmüştür. Manevi tazminatın konusunu oluşturan manevi zarar, taraflardan birinin boşanmaya sebep olan olaylar neticesinde duyduğu elem, keder, yaşama sevincindeki azalma gibi olumsuz duygusal ve/veya fiziksel acılardır.

– Manevi tazminat talebi olmalıdır.

– Manevi tazminat ödemesi istenen taraf, boşanmada kusurlu olmalıdır.

– Manevi tazminat talebinde bulunan taraf, boşanmaya sebebiyet veren olaylar açısından diğer eşe oranla daha az kusurlu veya kusursuz olmalıdır.

Yargıtay 2. Hukuk Dairesi         2019/8093 E.  ,  2019/12896 K.

 

2/b) Tarafların tespit edilen ekonomik ve sosyal durumlarına, paranın alım gücüne, kişilik haklarına, özellikle aile bütünlüğüne yapılan saldırının ağırlığına, manevi tazminat isteyenin boşanmaya yol açan olaylarda ağır ya da eşit kusurlu olmadığı anlaşılmasına nazaran davacı kadın yararına hükmolunan manevi tazminat az olup, bozma ilamının amacına uygun bulunmamıştır. Türk Medeni Kanunu’nun 4. maddesindeki hakkaniyet ilkesi ile, Türk Borçlar Kanunu’nun 50 ve 51. maddeleri nazara alınarak daha uygun miktarda manevi tazminat (TMK m. 174/2) takdiri gerekirken, yazılı şekilde hüküm kurulması bozmayı gerektirmiştir.

 

– Kendisinden manevi tazminat ödenmesi istenen eş daha fazla kusurlu olmalıdır,

Yargıtay 2. HD- Karar: 2017/4021

Mahkemece davacı-karşı davalı kadın ağır kusurlu kabul edilerek dava ve birleşen davanın kabulü ile tarafların boşanmalarına kararı verilmişse de, yapılan yargılama ve toplanan delillerden, davacı-karşı davalı kadının zina eylemine karşılık, davalı-karşı davacı erkeğin de eşine sürekli şiddet uyguladığı anlaşılmaktadır. Gerçekleşen bu duruma göre boşanmaya sebep olan olaylarda, tarafların eşit kusurlu olduklarının kabulü gerekir. Eşit kusurlu eş lehine tazminata hükmedilemez. Hal böyle iken davacı-karşı davalı kadının ağır kusurlu kabul edilmesi ve bu hatalı kusur tespitine bağlı olarak davalı-karşı davacı erkek yararına maddi ve manevi tazminata (TMK m. 174/1-2) hükmedilmesi doğru olmayıp bozmayı gerektirmiştir.

– Kişilik haklarındaki zarar ile boşanma arasında uygun illiyet bağı bulunmalıdır (zarar boşanma nedeni ile oluşmalı) ve kusur oluşturan davranışlar hukuka aykırı olmalıdır.

– Manevi tazminat boşanma davası ile birlikte ya da ayrı olarak talep edilmelidir. Boşanma davasının kesinleşmesinden en fazla 1 yıl içerisinde talep edilebilir.

Evliliğin boşanma nedeniyle sona ermesinden doğan dava hakları, boşanma hükmünün kesinleşmesinin üzerinden 1 yıl geçmekle zamanaşımına uğrar. Bu süre, hak düşürücü süre olmayıp süresinden sonra açılan manevi tazminat davasında karşı tarafın vaktinde zamanaşımı itirazında bulunmaması halinde hâkim; re’sen dikkate alamayacaktır.

 

Görevli mahkeme Aile Mahkemeleridir. Yetkili mahkeme genel yetki kurallarına göre davalının ikametgahı mahkemesi olacaktır.

 

Hâkim bu koşulların varlığı halinde manevi tazminat miktarını belirlerken üst sınır olarak talep edilen miktar ile bağlıdır. Manevi tazminatta amaç, zarara uğratılmış olan manevi değerlerin maddi olarak karşılanması değil, sadece manevi zararın belirli ölçüde giderilmesi, onarılmasıdır. Hâkim manevi tazminatı belirlerken, tarafların ekonomik ve sosyal durumlarına, talep edenin kişilik haklarının ne ölçüde zedelendiğine, duyduğu üzüntü ve acıya, karşı tarafın kusur oranına göre hareket eder.

 

Manevi tazminata maddi tazminattan farklı olarak tek seferde toptan para olarak hükmedilir. Irat (dönemsel gelir) veya ayın(mal) olarak veya taksitle ödenemez. TBK. 99. maddesi hükmü̈ uyarınca eşler arasında bu yönde bir anlaşma olmadıkça yabancı para olarak ödenmesine karar verilemez. Manevi tazminat hakkı miras yolu ile devredilemezler.

Zina Sebebiyle Boşanmada 3. Kişiye Karşı Manevi Tazminat Talebi İleri Sürülebilir Mi?

Zina nedeniyle boşanmada, aldatılan eşin kişilik hakkının ihlal edildiği için diğer eşe karşı manevi tazminat talebinde bulunabilecektir. Ancak zina eylemine katılan üçüncü kişiye karşı da manevi tazminat talebinin ileri sürülüp sürülemeyeceği hususu uzun zamandır yargı kararlarında ve doktrinde tartışmalı bir konuydu. Yargıtay İçtihatları Birleştirme Büyük Genel Kurulu 2017/5 E. , 2018/7 K. , 06.07.2018 tarihli kararında, evlilik birliği devam ederken eşlerden biri ile evli olduğunu bilerek zina eylemine katılan üçüncü kişinin davacı eşin manevi zararlarından sorumlu tutulamayacağına, üçüncü kişiye karşı diğer eşin manevi tazminat isteminde bulunamayacağı yönünde hükmederek yargı kararlarındaki ayrık uygulamaya son vermiştir. Dolayısıyla zina sebebiyle boşanmada üçüncü kişiye karşı manevi tazminat talebinin ileri sürülmesi imkânı ortadan kaldırılmıştır.

 

Manevi Tazminat Taleplerinde Faiz: Boşanma davalarında maddi ve manevi tazminat ancak boşanma kararının kesinleşmesiyle belirgin ve muaccel bir alacak haline gelir. Bu sebeple faiz uygulaması da dava tarihinden itibaren değil, boşanma kararının kesinleşmesinden itibaren mümkün olur.

 

 

Yargıtay 2. Hukuk Dairesi 2016/9871 Karar:

 

Yapılan soruşturma ve toplanan delilerden; davacı kadının “eşinden soğuduğunu, onu istemediğini, boşanırım annemin evine giderim sonra da evlenirim, çocuk senden değil, çocuk şu anda babasının yanında, babası sen değilsin” dediği, davalı erkeğin ise eşini aşağıladığı, annesinin evlilik birliğine müdahalesine tepkisiz kaldığı, müşterek çocuğu kaçırdığı sabittir. Her ne kadar mahkemece davalı erkeğin, davacı kadına fiziksel şiddet uyguladığı da kabul edilmiş ise de; davacı kadının bu iddiasını sunduğu delillerle ispatlayamadığı anlaşılmaktadır. Bu durumda, boşanmaya neden olan olaylarda tarafların eşit kusurlu olduğunun kabulü gerekir. Eşit kusurlu eş yararına manevi tazminata karar verilemez (TMK. m. 174/2). Durum böyleyken; mahkemece, davalı erkeğin daha ağır kusurlu kabul edilmesi ve bu hatalı kusur belirlemesine bağlı olarak davacı kadın yararına manevi tazminata hükmedilmesi isabetsiz olmuş, bozmayı gerektirmiştir.

 

Yargıtay 2. Hukuk Dairesi 2013/18440 E., 2014/42 K.

Toplanan delillerden davalı-davacı kocanın mahkemece tespit edilen kusurları yanında eşine salak diyerek hakaret ettiği ve düğün fotoğraflarını yırttığı anlaşılmakta ve evlilik birliğinin temelinden sarsılmasına sebep olan olaylarda tazminat isteyen davacı-davalı kadının ağır ya da eşit kusurlu olmadığı, bu olayların kişilik haklarına saldırı teşkil ettiği anlaşılmaktadır. O halde mahkemece, tarafların sosyal ve ekonomik durumları, tazminata esas olan fiilin ağırlığı ile hakkaniyet kuralları (TMK. md.4 TBK. md. 50, 51, 52, 58) dikkate alınarak davacı-davalı kadın yararına uygun miktarda manevi tazminata hükmedilmesi gerekir. Bu yönün dikkate alınmaması doğru görülmemiştir.

 

  1. Hukuk Dairesi         2017/1767 E. ,  2018/11301 K.


Davacı; eşinde bulunmaması onunla birlikte yaşamayı kendisi için çekilmez duruma sokacak derecede önemli bir nitelikte yanılma (TMK m. 149/2) ve davacı eş veya alt soyunun sağlığı için ağır tehlike oluşturan bir hastalığın kendisinden gizlenmesi (TMK m. 150/2) gereğince nispi butlan sebebiyle evliliğin iptali isteminde bulunmuştur. Mahkemece, Türk Medeni Kanunu’nun 149/2. maddesinin şartlarının oluştuğu gerekçesi ile dava kabul edilmiştir. Bir davada ıslah, tahkikat bitinceye kadar yapılabilir (HMK m. 177/1). Hüküm, Yargıtay’ca bozulduktan sonra bu yoldan faydalanmak mümkün değildir (04.02.1948 tarihli 10/3 sayılı içt. birleştirme kararı). Bu itibarla, bozmadan sonra, davacı erkeğin evliliğin iptaline yönelik        davasının, Türk Medeni Kanunu’nun 166/1 maddesi gereğince         boşanmaya karar verilmesi şeklinde ıslah edilmesi geçerli kabul edilemez.  Davacı erkek tarafından açılan evliliğin iptali davası hakkında uyulan bozma kararı   gereğince hüküm kurulması gerekirken, bozmadan sonraki ıslaha  geçerlilik  tanınarak  boşanma    davası    ile   ilgili   yazlı                 şekilde hüküm kurulması doğru           olmayıp bozmayı gerektirmiştir.

Yargıtay 2. Hukuk Dairesi 2005/9973 E. , 2005/10409 K.

Boşanma dosyası kapsamından davacının, davalı eşinin hayati önem taşıyan böbrek ameliyatı ile ilgilenmediği anlaşılmaktadır. Bu davranış kişilik haklarına saldırı teşkil eder. Evlilik birliğinin temelinden sarsılmasına yol açan olaylarda davalı kadının ağır ya da eşit kusuru bulunmamaktadır. Bu durum karşısında davalı kadın yararına uygun manevi tazminata karar verilmesi gerekirken bu yönün nazara alınmaması hatalıdır.
KARAR : Türk Medeni Kanunu’nun 174/2. maddesi, boşanmaya sebebiyet vermiş olan olaylar yüzünden kişilik hakları saldırıya uğrayan tarafın, kusurlu olandan manevi tazminat isteyebileceğini öngörmüştür.
Toplanan delillerden evlilik birliğinin temelinden sarsılmasına sebep olan olaylarda tazminat isteyen kadının ağır ya da eşit kusurlu olmadığı, bu olayların kişilik haklarına saldın teşkil ettiği anlaşılmaktadır. O halde mahkemece, tarafların sosyal ve ekonomik durumları, tazminata esas olan fiilin ağırlığı ile hakkaniyet kuralları ( TMK. 4 BK. 42,43,44,49 ) dikkate alınarak kadın yararına uygun miktarda manevi tazminata hükmedilmesi gerekir. Bu yönün dikkate alınmaması doğru görülmemiştir.

Yargıtay HGK – Karar No: 2016/597

Somut olayda, 1979 yılından beri evli olan ve yetişkin iki çocukları bulanan taraflardan davalı kocanın genç yaştaki sekreteri ile ilişkiye girerek evini terk etmesinin, evlilik birliği devam ederken başka bir kadından çocuk sahibi olmasının, bu durumun her ikisi de öğretmen olan ve eğitim camiasında tanınan çiftin çevrelerince duyulmuş olmasının ve sadakatsiz davranışların uzun yıllar boyunca devam etmiş olmasının TMK’nun 174/2. maddesi anlamında kadının kişilik haklarına saldırı oluşturacağı her türlü duraksamadan uzak olup, davacının yaşadığı olayların ve aldatılmış olmanın verdiği üzüntü ve utanç duygusu nedeniyle ruhsal dengesinin bozulduğu, sosyal çevresinde onur kırıklığı yaşadığı açıktır. Bu durumda, tarafların ekonomik ve sosyal durumları, yaşam koşulları ve paranın alım gücü de dikkate alındığında, yerel mahkemece takdir edilen manevi tazminat miktarı yerinde ve dosya kapsamına uygundur.