Top
0(212) 247 21 02

Sahtecilik Suçunda İğfal (Aldatma) Kabiliyeti

Bütün sahtecilik suçlarında suçun konusunun, aldatma yeteneğine sahip olup olmadığı unsuru aranır. İğfal kelimesi Türk Dil Kurumu Sözlüklerinde; “aldatma, kandırma, ayartma, baştan çıkarma, anlamlarında kullanılmaktadır. Sahtecilik suçlarının iğfal kabiliyetinden (aldatma yeteneği) söz edebilmek için suçun konusu olan belgede yapılan sahteciliğin ilk bakışta objektif olan üçüncü kişiler tarafından anlaşılamayacak olması gerekir. Yapılan sahtecilik objektif olan üçüncü kişilerin ilk bakışta beş duyusuyla yaptığı inceleme ile anlaşılabilecek bir nitelikte ise, inceleme yapılan belgenin “iğfal kabiliyeti” olmayacaktır. Bu nedenle sahtecilik suçlarının işlenip işlenmediğinin tespiti için en önemli suç unsuru aldatma yeteneğine sahip olmasıdır. Belgenin iğfal kabiliyeti olmadan, sahtecilik suçunun maddi unsuru oluşmayacağı için suç da oluşmaz. Sahtecilik Suçunun aldatma yeteneği dışındaki diğer ortak öğeleri ise; kasten yapılması ve zarar olanak ve olasılığına sahip olmasıdır.

 

  1. Ceza Dairesi         2017/13099 E. ,  2020/486 K.

‘’…Sahtecilik suçunun oluşabilmesi için belgenin nesnel olarak aldatıcılık niteliğinin bulunması gerektiği, muhatabın hatasından, dikkatsizlik veya özensizliğinden kaynaklanan fiili iğfalin, aldatma niteliğinin varlığını göstermeyeceği cihetle, dosyada mevcut suça konu her iki nüfus cüzdanı aslı üzerinde heyetimizce yapılan gözlemde; fotoğraflar üzerinde soğuk mühür izinin bulunmadığı ve bu haliyle belgelerin aldatma niteliğini haiz olmadığının anlaşılması karşısında sanıklara yüklenen resmi belgede sahtecilik suçunun yasal unsurları itibariyle oluşmadığı anlaşılmakla, sanıkların üzerine atılı suçtan beraatları yerine yazılı şekilde mahkumiyetlerine karar verilmesi, Yasaya aykırı, sanıkların temyiz nedenleri bu itibarla yerinde görülmüş olduğundan, BOZULMASINA karar verildi.’’

 

Ceza Genel Kurulu         2016/403 E.  ,  2019/681 K.

‘’..Belgedeki sahteciliğin, ilk bakışta birçok kimse tarafından anlaşılabilecek derecede olması halinde suç oluşmayacaktır. Bu nedenle belgenin aldatma niteliği olup olmadığının objektif olarak belirlenmesi gerekir. Nitekim Yargıtay Ceza Genel Kurulu 14.10.2003 gün ve 232/250 sayılı kararında; ‘…zarar olasılığının bulunması için belgede sahteciliğin çok sayıda kişiyi aldatacak nitelikte olması, bir başka anlatımla belgenin nesnel olarak aldatıcılık yeteneğinin bulunması gerekir. Aldatma keyfiyeti belgeden objektif olarak anlaşılmalıdır…’ demiştir.
Aldatma yeteneğinin bulunmadığı, kaba taklit veya tahrif halinde kamu güveninin sarsılmayacağı kabul edildiğinden cezalandırılması gereken bir sahtecilik suçundan da söz edilemeyecektir…’’

 

Sahtecilik suçları, 5237 sayılı TCK’nın “Kamu Güvenine Karşı Suçlar” bölümünde düzenlenmiştir. Bu suçlar:

 

– Parada Sahtecilik Suçu (TCK m.197)

– Kıymetli Damgada Sahtecilik Suçu (TCK m.199)

– Mühürde Sahtecilik Suçu (TCK m.202)

– Mühür Bozma Suçu (TCK m.203)

– Resmi Belgede Sahtecilik Suçu (TCK m.204)

– Resmi Belgeyi Bozmak, Yok Etmek veya Gizlemek Suçu (TCK m.205)

– Resmi Belgenin Düzenlenmesinde Yalan Beyan Suçu (TCK m.206),

– Özel Belgede Sahtecilik Suçu (TCK m.207)

– Özel Belgeyi Bozmak, Yok Etmek veya Gizlemek Suçu (TCK m.208)

– Açığa Atılan İmzanın Kötüye Kullanılması Suçu (TCK m.209)

 

 

TCK 204. Madde Gerekçesi ve İğfal Kabiliyeti

 

Söz konusu suç, seçimlik hareketli bir suç olarak tanımlanmıştır.

Sahtelikten söz edebilmek için, düzenlenen belgenin gerçek bir belge olduğu konusunda kişiyi yanıltıcı nitelikte olması gerekir. Başka bir deyişle, sahteliğin beş duyuyla anlaşılabilir olmaması gerekir. Özel bir incelemeye tâbi tutulmadıkça gerçek olmadığı anlaşılamayan belge, sahte belge olarak kabul edilmesi gerekir.

İkinci seçimlik hareket, gerçek bir resmi belgeyi başkalarını aldatacak şekilde değiştirmektir. Bu seçimlik hareketle, esasında mevcut olan resmi belge üzerinde silmek veya ilaveler yapmak suretiyle değişiklik yapılmaktadır. Mevcut olan resmî belge üzerinde sahtecilikten söz edebilmek için, yapılan değişikliğin aldatıcı nitelikte olması gerekir. Aksi takdirde, resmi belgeyi bozmak suçu oluşur.
Birinci ve ikinci seçimlik hareketle bağlantılı olarak belirtilmek gerekir ki; sahteciliğin, belgenin üzerindeki bilgilerin bir kısmına veya tamamına ilişkin olmasının, suçun oluşması açısından bir önemi bulunmamaktadır.

 

Sahtecilik Suçunda İğfal Kabiliyeti Nasıl İspatlanır?

TCK 204.maddenin gerekçesinde iğfal kabiliyetinin tespit edilebilmesi için ‘’Özel bir incelemeye tâbi tutmak’’ deyimi ile incelemenin nasıl olacağı ve hangi objektif kriterlere göre değerlendirileceği hususunda, tespiti yapmakla yükümlü olan hâkime net bilgi sunulmamıştır. Bu nedenle iğfal kabiliyetinin tespit edilmesinde, hâkim takdiri esas alınmaktadır.

 

Yargıtay Ceza Genel Kurulu 2011/5-4 E., 2011/136 K. “..Sahte belge düzenlemek suçunun varlığının tespiti için belgenin mahkemenin elinde bulunması gerekmektedir. Bu belgenin iğfal kabiliyetinin bulunup bulunmadığını değerlendirmek ise, belge ile doğrudan ilişki kuran mahkemeye ait olup, mahkeme gerek duyduğunda bilirkişi mütalaasına da başvurabilecektir.

Sahteciliğe konu olan belgenin aldatma yeteneği olup olmadığının tartışılması ve belirlenmesi öncelikle yargılamayı yürüten mahkemeye aittir. Hâkim olayın çıkış, oluş ve akışını, düzenlenen belgelerle yapılan işlemleri göz önüne alarak, sahteciliğin kolaylıkla anlaşılıp anlaşılamayacağını bizzat saptamalı ve sonucuna göre belgelerde aldatma yeteneği olup olmadığını takdir ve tespit etmelidir.

Mahkemece, suçun konusunu oluşturan belge aslı getirtilerek resmi belgede bulunması gereken başlık, sayı, tarih, imza, mühür gibi zorunlu öğelerin incelenmesi, nesnel olarak aldatma gücü olup olmadığının saptanması, duraksama halinde ise; mahkemeye yardımcı olma ve aydınlatma bakımından konusunda uzman bilirkişinin görüşüne başvurulmasında zorunluluk vardır.’’

 

Ceza mahkemesi hâkimi her somut olayı özelliklerine göre kendi içinde değerlendirir. Resmî belgenin aslının fiziki incelemesi iğfal kabiliyetinin tespiti için mahkemenin birincil ölçütüdür.

 

Ceza Genel Kurulu         2016/403 E.  ,  2019/681 K.

‘’..Sanığın ibraz ettiği suça konu nüfus cüzdanındaki fotoğraf üzerinde bulunması gereken soğuk mühür izinin aslına uygunluk sağlamadığının tespit edilmesi ve 07.01.2011 tarihli ekspertiz raporunda ‘…bahse konu nüfus cüzdanında fotoğraf değişikliği yöntemiyle gerçekleştirilmiş olan tahrifatın, dikkati çekecek nitelikte olması nedeniyle aldatma kabiliyetini haiz olmadığının…’ belirtilmesi ve mahkeme tarafından da aynı gerekçe ile resmi belgede sahtecilik suçunun oluşmayacağının kabul edilmesi ve suça konu nüfus cüzdanı aslının da denetime imkan vermesi açısından dosya arasında bulundurulmadığının anlaşılması karşısında; her şeyden önce suça konu nüfus cüzdanı aslının Yargıtay denetimi için dosya arasında bulundurulması ve heyet tarafından da incelenerek aldatma niteliğinin olup olmadığının değerlendirilip; olduğunun anlaşılması halinde eylemin …nun 204/1. maddesinde öngörülen resmi belgede sahtecilik suçuna uygun bulunduğundan anılan madde uyarınca cezalandırılması, aksi halde yasal unsurları oluşmayan suçtan beraat kararı verilmesi gerektiğinden bahisle hükmün bozulması yerine, sayın çoğunluğun, sanığın eyleminin ‘resmi belgeyi bozma, yok etme veya gizleme’ suçunu oluşturacağına ilişkin düşüncesine katılmak mümkün görülmemiştir.’’

 

Suç konusu resmî belgede bulunması gereken başlık, sayı, tarih, imza, mühür gibi zorunlu öğelerin incelenmesi, nesnel olarak aldatma gücü olup olmadığının saptanması ve gerektiğinde suç konusu resmi belgenin, aşağıdaki kişi veya kurumlara tevdi edilmesi ile objektif kriterler esas alınarak iğfal kabiliyeti tespit edilmektedir.

 

-Adliyelerin bilirkişilik listelerine kayıtlı olan uzman bilirkişiler,

-Jandarma Kriminal Laboratuvarı

-Polis Kriminal Laboratuvarı

-Adli Tıp Kurumu Başkanlığı Fizik İhtisas Dairesi

 

Mahkeme hâkimi belgenin iğfal kabiliyeti tespiti için çoğu zaman bilirkişi görüşü alır ve kararını bu raporu inceledikten sonra verir. Yapılan uzman bilirkişi incelemesi sonucunda hazırlanan ekspertiz raporunda, belgenin iğfal kabiliyetini kontrol etmekle görevli makamın dikkatsizliği veya ihmali davranışta bulunma ihtimali göz önünde bulundurularak, ekspertiz raporu kesin delil olarak kabul edilmemekle birlikte, son değerlendirme mahkemeye aittir.

 

  1. Ceza Dairesi         2017/14604 E.  ,  2020/402 K.

‘’…Sahtecilik suçunun oluşabilmesi için belgenin nesnel olarak aldatıcılık niteliğinin bulunması ve keyfiyetin belgeden objektif olarak anlaşılması gerektiği, “muhatabın hatasından, dikkatsizlik veya özensizliğinden kaynaklanan fiili iğfalin, aldatıcılık niteliğinin varlığını göstermeyeceği, Ayrıca belgede sahtecilik suçlarında, aldatma yeteneğinin bulunup bulunmadığının takdir ve tayini hakime ait olup, suça konu belge asılları duruşmada incelenmek suretiyle özellikleri duruşma tutanağına yazıldıktan sonra aldatma niteliğinin bulunup bulunmadığı tespit edilip, denetime imkan verecek şekilde dosya içerisine konulması ve sonucuna göre sanığın hukuki durumunun belirlenmesi gerekir.’’

 

Yargıtay 13. Ceza Dairesi – Karar: 2016/4543

‘’…Sanığın yakalandığında üzerinden çıkan ve iğfal kabiliyeti mevcut olan kimlik belgesi ile sürücü belgesindeki sahtecilik suçlarından hakkında tek hüküm kurularak temel cezanın alt sınırdan uzaklaşmak suretiyle tespit edilmesi gerektiği düşünülmeden yazılı şekilde uygulamalar yapılması hukuka aykırıdır..’’

 

  1. Ceza Dairesi         2017/13022 E.  ,  2020/247 K.

belgelerde sahtecilik suçlarında, belgenin nesnel olarak aldatıcılık niteliğinin bulunması ve aldatma keyfiyetinin belgeden objektif olarak anlaşılması gerektiği, muhatabın hatasından, dikkatsizlik veya özensizliğinden kaynaklanan fiili iğfalin, aldatma niteliğinin varlığını göstermeyeceği ve aslı bulunamayan belgelerin aldatıcılık niteliklerinin bulunup bulunmadığının tespitinin
mümkün olamayacağı,
aslı ele geçirilemeyen fotokopiden ibaret sürücü belgesinin belgede sahtecilik suçu yönünden “belge” vasfını taşımayacağı ve suçun maddî unsurunun oluşmayacağından sanığın unsurları oluşmayan resmi belgede sahtecilik suçundan beraatine karar verilmesi gerektiğinin gözetilmemesi, yasaya aykırı; Bozmayı gerektirmiş…’’